KAYIP İZLER ATLASI – Hasan Mert Kaya / Siirt’in Tillo İlçesi’nde 17.Yüzyıl’da Anadolu’nun “çift kanatlı”, yani dini bilimlerin yanı sıra fen bilimlerinin de öğretildiği önde gelen medreselerinden birini kuran Şeyh İsmail Fakirullah bir sözünde “Gökyüzünün sokaklarını Tillo’nun sokaklarından daha iyi bilirim” der. Onun baş öğrencisi olan Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Tillo’yu sıfır noktası olarak kabul edip yapmış olduğu enlem ve boylamları gösteren dünya küresi, yıldızların konumlarına göre hazırlamış olduğu usturlab ve rubu tahtaları (kuadrant), pergel takımları ve diğer gökyüzü gözlem aletleri başta olmak üzere, gökyüzü ile ilgili tüm aletler bugün halen oradaki mütevazı aile müzesinde sergilenmekte. İslam bilimler tarihinde gökyüzüne ve gök cisimlerine olan ilgi ise 17.Yüzyıl’dan çok daha öncesine uzanan ve oldukça köklü çalışmalar.
Zaman ve rota tespiti
Müslüman bilginlerin gökyüzüne ve gök cisimlerine olan ilgisinin temelinde hem ibadetlerin zamana bağlı yerine getirilmesi hem de kara ve deniz ticaret yollarında rotaların belirlenmesi yatar. Endülüslü Müslüman denizcilerin ekseninde bilginlerin geliştirdiği usturlaplar, Hint Okyanusu ve Umman denizindeki Müslüman tacirlerin yolculukları gök cisimlerine bağlı olarak yön bulma çabalarını artırdı ve sonuçta yıldızların konumlarına dayanarak mükemmel yön bulma cihazları olan usturlab ve kuadrant yapımları sağlandı.
İslam bilginleri içerisinde Al Battani, İbni Sina, Cabir bin Hayyan, Fergani, Abbas bin Firnas, Abdurrahman es Sufi, Meryem el İcliyye, Biruni, Zerkali, Nasreddin Tusi, Batruci, Ali Kuşçu ve Uluğ Bey astronomi alanında ilk akla gelen isimler. Bu isimlerden İbni Sina’nın Dünya’nın Ay’a olan uzaklığını çok az bir yanılma payıyla hesaplamış olması, Abbas bin Firnas’ın geliştirdiği uçuş modelleri çok önemlidir.
Takım yıldızları
İran’ın Rey şehrinde 903 yılında doğan Abdurrahman es Sufi, yıldızlarla ilgili kayda değer çalışmaları olan bir bilgin. Batı dünyasında Azophi adıyla tanınan Sufi’nin adı Ay’da büyük bir kratere de verilmiş. Abdurrahman es Sufi, Batlamyus’un Almagest’inden yararlanarak muhteşem bir yıldız kataloğu hazırladı ve 48 yıldız takımında bulunan yıldızları detaylı bir biçimde tanıtıp bunların gökyüzündeki konum ve parlaklıklarını bildirdi. el-Sufi’nin oluşturduğu gökbilimi terimleri zamanla hem doğulu hem batılı gök bilimciler tarafından kabul edilerek kullanıldı ve bu terimlerin 94 tanesi modern gökbilim literatürüne girdi.
Abdurrahman el-Sufi, her yıldız takımının bir defa gökyüzünde görüldüğü, bir defa da gök küresinde görüleceği tarzda resmini çizdi. Bu çalışmasını her yıldızın boylam, enlem, büyüklük ve rengini vererek yıldız kümelerine göre bir cetvel katalog meydana getirerek zenginleştirdi. Kuşkusuz onun yapmış olduğu takım yıldızları atlası tüm çalışmaları içinde en bilinenidir. Bu atlasın kendisinden 150 yıl sonra İtalyan astronom Vincenzo Corenelli tarafından kopyalanması dikkat çekicidir.
Firnas’ın kanatları
İspanya Endülüs’te, Marbella’nın yukarısında, dağlara komşu şirin bir belde olan Ronda’da 810 yılında doğan Abbas bin Firnas, modern uçağın babası sayılan Wright Kardeşler’den 1023 yıl önce üzerine kumaş geçirip kanat yerine büyük kuş kanatları takarak ve bu aleti çalıştırarak havalanıp uçmuş ve havada uzun süre süzüldükten sonra başarıyla yere inmişti. Birçok Müslüman gökbilimci gibi onun da adı ayda büyük bir kratere verildi. İbni Firnas, güneş başta olmak üzere, gezegenleri hareket halinde gösteren bir planetaryum da yaptı. Yıldızların yanı sıra bulut çeşitlerini ve şimşeklerin oluşumunu da inceledi.
Sabit bin Kurra, el-Battani ve niceleri…
İslam bilim tarihi gökbilim ile ilgilenip ve günümüz modern bilimlerine temel teşkil eden sayısız değerli bilgi ve keşfi ortaya koyan bilginlerle dolu. Dünyanın çapını ve iki meridyen arasındaki uzaklığı doğru hesaplayan Harranlı Sabit bin Kurra, Güneş Yılı’nı 365 gün, 5 saat, 46 dakika ve 24 saniye olarak ölçen ve Johannes Kepler, Tycho Brahe ve Nicolaus Copernicus gibi Avrupalı astronomlar üzerinde büyük bir etki yaratan El Battani, kendi geliştirdiği aletlerle Ay’ın Dünya’ya olan uzaklığını hesaplayan İbni Sina ve daha birçok Müslüman gökbilimcinin yaptığı çalışmalar batı bilim dünyasını derinden etkiledi. Günümüzde dahi binlerce yıldız ismi batı dillerine Arapça’dan geçmiş durumdadır.
Bilimden uzaklaşma
İslam bilim dünyası tarih boyunca gökyüzüne ve uzaya olanca ilgisiyle kendisinden önceki kadim uygarlıkların çalışmalarını belirli bir seviyeden alıp geliştirdi ve çok ileriye taşıdı. Batlamyus ve Öklid’in temel prensiplerini alıp çok daha sofistike bir disipline dönüştüren Müslüman bilginler İslam’ın altın çağını meydana getirdi. Maalesef Bağdat’ta yaşanan Moğol işgaliyle milyonlarca kitabın ve bilim ortamının yok edilmesi, Haçlı seferlerinin neden olduğu yıkımlarla Endülüs ve Sicilya’nın kaybedilişiyle İslam dünyasında batı karşısında geri kalışın ve cehaletin önü de açılmış oldu.
1575 yılında kurulan İstanbul Rasathanesi’nin kuruluşundan sadece 5 yıl sonra, 1580’de yıktırılması da adeta Osmanlı’nın gerileme çağının başlangıcı oldu. 15 asırlık geçmişinde gökyüzü, yıldızlar ve gezegenlerle bu kadar içli dışlı olan İslam bilim ve sanat dünyasının, özellikle son üç asırdır içinde bulunduğu geri kalmışlık gerçekten çok üzücü. Eğer gericilik ve ait olunan kültür dünyasına karşı takınılan umursamazlık yüzünden bu aydınlık dönemle bağlantımız kesilmeseydi, uzay çalışmalarında batıdan yüzyıllarca ileride olabilirdik.
Tillo’dan dünya küresi…
El Sufi’nin ‘İkizler Takım Yıldızı’ çizimi…
Tillo’dan Rubu (Quadrant) Tahtası…
Avrupalı astronomlar üzerinde büyük bir etki yaratan El Battani.
El Battani’ye ait bir çizim.
Marifetname’den
Gökyüzü dürbünleri: Rasathaneler
İslam bilim dünyasında asırlar boyunca çok değerli bilimsel çalışmaların yapıldığı rasathaneler kuruldu. İslam bilimler tarihinde ilk rasathanenin Emeviler döneminde Şam’da kurulduğuna ilişkin tarihi aktarımlar olsa da genel kabul ilk rasathanenin Abbasi Halifesi Memun döneminde Bağdat’ta kurulan Şemmâsiye ve Şam’da Kasyûn Dağı’nda kurulan rasathane olduğu yönünde. İslam tarihine bakıldığında, irili ufaklı elli kadar rasathane kurulduğu ve rasathane kurmanın adeta bir devlet geleneğine dönüştüğü rahatlıkla söylenebilir. Sultan Timur’un torunu Uluğ Bey’in himayesindeki Semerkant Rasathanesi yetiştirdiği bilim insanları kadar, bilimsel derinliği olan çalışmalarıyla tanındı. Rey ve Meraga rasathaneleri, Hindistan’da dünyanın en büyük açık hava rasathanesi olan Jantar Mantar ve kuşkusuz İstanbul rasathanelerinde yapılan gözlemler, gök cisimlerinin yıllık hareket ve konumlarına ilişkin cetveller ile takvim çalışmaları da göz önünde bulundurulduğunda Müslüman bilginlerin uzaya ilişkin ne denli yoğun çalışmalar gerçekleştirdikleri ortaya çıkar.